Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Türkiye’nin 40 Eurofighter Typhoon savaş uçağı satın alma isteği konusunda henüz rengini belli etmedi.
Güvenlik politikaları ve silahlanma alanındaki çalışmalarıyla tanınan siyaset bilimci Dr. Markus Bayer’e göre Alman hükümetinin Ankara’nın talebine onay verilip verilmeyeceğini açıklamaması çok da şaşırtıcı değil.
Bonn Uluslararası Çatışma Araştırmaları Merkezi (BICC) kıdemli uzmanı Bayer, eski başbakanlardan Helmut Kohl’un Almanya siyasetine kazandırdığı, “belli bir sorunu zamana yayarak kendiliğinden çözülmesini bekleme” politikasını anımsattı, “Belki de Alman hükümeti, bu stratejiyi izliyordur” dedi.
Scholz hükümeti temkinli açıklamalarla yetiniyor
Türk hükümetinin Eurofighter talebi, Alman hükümetinin bu haftaki olağan basın toplantısında da gündeme geldi.
Bir gazeteci, Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit’e, “Erdoğan’ın Berlin’deki görüşmelerinde Eurofighter konusu görüşüldü mü? İngiltere ve İspanya’nın Türkiye’ye Eurofighter satışından yana oldukları, Almanya’nın bunu bloke ettiği iddia ediliyor. Bu iddialar hakkında ne söyleyeceksiniz?” sorusunu yöneltti.
Sözcü Hebestreit, “Benim katıldığım görüşmelerde bu konu gündeme gelmedi” yanıtını vermekle birlikte, “Scholz’un Erdoğan ile baş başa görüşmesinde konunun gündeme gelmiş olabileceği ihtimalini dışlayamam. Ama zaten bildiğiniz gibi ilkesel olarak bu tür gizli görüşmeler hakkında açıklama yapmıyoruz” dedi.
Ayrıca Alman hükümetinin savunma sanayii ihracatı ile ilgili olarak son derece kısıtlayıcı bir politika izlediğine vurgu yapan Hebestreit, “Her zaman bize iletilen, incelediğimiz, sonra reddettiğimiz ya da tekrar incelediğimiz talepler olduğunu biliyorsunuz. Ayrıca bu tür konuların bir komitede görüşüldüğünü ve yürürlükteki yasalar nedeniyle bu görüşmeler hakkında kamuoyuna bilgi verilmediğini de biliyorsunuz. Olumlu bir karar alınması halinde önce Federal Meclis bilgilendiriliyor” diye konuştu.
Henüz onay aşamasına gelinmedi
Türkiye’nin satın almak istediğini duyurduğu Eurofighter Typhoon savaş uçakları, Almanya, İngiltere, İtalya ve İspanya’nın oluşturduğu konsorsiyum tarafından üretiliyor ve Ankara’nın satın alma talebi de her dört ülkenin onayına bağlı.
Ankara’nın, ABD’nin F-16 taleplerine onay vermesi yönündeki umudunu kaybetmiş olduğu, bu nedenle Eurofighter satın almaya yöneldiği, bu amaçla da ilgili ülkelerin nabzını yokladığı belirtiliyor.
Ancak Türkiye’nin İngiltere ile yürüttüğü görüşmelerin sürdüğü, talebin Almanya tarafından değerlendirilmesini gerektirecek bir aşamaya gelinmediği, bu nedenle de Berlin’in bu aşamada bir yorum yapmasının gerekmediği belirtiliyor.
SPD’li Schmid: Türkiye’ye savaş uçağı tedariği gündemde değil
Koalisyonun büyük ortağı Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) Dış Politika Sözcüsü Nils Schmid ise DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Türkiye’ye savaş uçağı tedariğinin gündemde olmadığını söyledi.
Alman Hükümet’in savunma sanayii ihracatında kısıtlayıcı bir politika izlediğine dikkat çeken Schmid, şunları kaydetti:
“Bu politikamız, değişen güvenlik politikaları ve güvenlik politikalarındaki yeni sınamalarla tezat oluşturmuyor. Avrupa’nın savunma kabiliyetlerinin güçlendirilmesi kesinlikle gereklidir ve bu yöndeki çalışmalar aktif bir şekilde sürdürülmektedir. Bunu yaparken, yakın olduğumuz müttefiklerimiz ve ortak değerleri paylaştığımız partnerlerimizin ihtiyaçları dikkate alınmakta. Somut olarak durum şu: Türkiye’ye savaş uçağı tedariği gündemde yer almıyor. Bu konunun İsveç’in NATO üyeliği ile ilişkilendirilmesi kesinlikle reddedilmelidir.”
Batılı başkentlerde Türkiye’nin zaten İsveç’in NATO’ya üyeliğinin onaylanması konusunda bir söz verdiği, bu sözün hâlâ yerine getirilmemiş olunmasının da tüm ittifaka zarar verdiği, yeni uçak pazarlıkları için bu sürecin daha da uzatılmasının kabul edilmeyeceği vurgulanıyor.
CDU’lu Hardt: Erdoğan Batı’nın bir parçası olmak istemiyor
Son yıllarda Ankara’nın Batılı müttefikleriyle ilişkilerindeki güven bunalımı daha da derinleşti. Erdoğan’ın NATO müttefiklerinin terör örgütü olarak gördüğü Hamas’ı sahiplenmesi, Rusya’nın ABD ve AB’nin yaptırımlarını Türkiye üzerinden baypas ettiği ve bunun Ukrayna savaşının uzamasına yol açtığı iddiaları gündeme damgasını vurmuş durumda. Kimi siyasi gözlemciler analizlerinde Türkiye’yi “rakip,” kimileri de “hasım” olarak nitelendiriyor.
Ana muhalefetteki Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) meclisteki Dış Politika Sözcüsü Jürgen Hardt ise Türkiye’nin artık Batı’nın bir parçası olmadığı görüşünde.
DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Hardt, “Türkiye artık Batı’nın bir parçası değil” derken, bunun Türk halkı ya da Türkiye’nin coğrafi konumundan kaynaklanmadığının altını çizdi, “Buna, Türk hükümetinin sergilediği davranışlar sebep oldu” dedi.
Savaş uçakları için koşul: Normalleşme
Hardt, “İsrail’e karşı kışkırtan, NATO’nun genişlemesini sabote eden, Ortadoğu’da huzursuzluk çıkaran, dost ülkelerde kendisine yakın nüfus gruplarını mütemadiyen kışkırtan bir kişi, Batı’nın bir parçası olmak istemiyordur. Erdoğan Batı’nın bir parçası olmak istemiyor” diye konuştu.
Bunun bir hata olduğunu savunan Hardt, “Çünkü demokrasi, özgürlükler ve hukuk devleti kampında Türkiye’ye acilen ihtiyaç duyulmakta” sözlerini kaydetti.
CDU/CSU Dış Politika Sözcüsü Hardt, değerlendirmesini şöyle tamamladı:
“Şayet Türkiye yeniden Batı’nın bir parçası ya da en azından bir partneri olmak istiyorsa İsrail’e yönelik politikasını gözden geçirmeli, Rusya’nın yaptırımları delme girişimlerini daha net bir şekilde önlemeli ve artık İsveç’in NATO üyeliğini onaylamalıdır. İşte o zaman Türkiye’nin AB ve ABD ile ilişkileri normalleşebilir ve ancak o zaman F-16’lar hakkında konuşmak mümkün olur.”
Washington ve Berlin, Türkiye ile ilişkiler konusunda yakın bir koordinasyon halinde hareket ediyor. ABD ve AB’nin ortak bir pozisyona sahip oldukları, ister F-16, isterse Eurofighter savaş uçakları olsun, İsveç’in NATO üyeliği onaylanmadığı müddetçe, bu konuda somut bir açılım olmayacağı aktarılıyor.
Almanya’nın en çok silah ihracatı yaptığı ülkeler arasında Türkiye yok
Aslında Scholz hükümeti, silah ihracatını kısıtlama vaadiyle iktidara gelmişti. Hatta koalisyon hükümetini oluşturan Sosyal Demokrat Parti (SPD) Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FPD), Aralık 2021’de imzaladıkları koalisyon sözleşmesinde, “kısıtlayıcı silah ihracatı politikası” izleneceğine yer vermişti.
Ancak Rusya’nın Şubat 2022’de başlattığı Ukrayna savaşı, Batı İttifakı’nın savunma politikalarında ve güvenlik mimarisinde köklü değişime yol açarken, aynı zamanda büyük bir silahlanma dalgasının fitilini ateşledi.
Rusya tehdidine karşı koyabilmek adına NATO’nun caydırıcılık ve güvenlik konseptinde değişikliğe gidildi, Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri, ordularını “savaşa hazır hale getirmek” amacıyla askeri harcamalarını artırdı, Ukrayna’ya silah, mühimmat ve askeri teçhizat desteği sağlanırken, savunma sanayii üretimlerine hız vermek için de düğmeye basıldı.
Geçen sene yaklaşık 8,35 milyar euroluk silah ve askeri teçhizat ihracatına onay veren Scholz hükümeti, Almanya Federal Cumhuriyeti tarihinin bu alandaki en yüksek ikinci ihracat rakamına imza atmış oldu.
Bu yılın ilk üç çeyreğinde hükümet tarafından onaylanan savunma ihracatı 8,75 milyar euro ile geçen yılın toplam tutarını aşmış durumda. 3,3 milyar euroluk pay ile yine Ukrayna en büyük alıcı konumunda. Geçmişte ilk sıralarda yer alan Türkiye ise artık Almanya’nın en çok savunma sanayii ürünlerini ihraç ettiği ilk on ülke arasında yer almıyor.
Türkiye’ye fiili ambargo mu uyguluyor?
Almanya 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrasında Ankara’nın askeri alım taleplerine ihtiyatlı yaklaşmaya başlamış, Türkiye’nin 2019’da Suriye’ye yönelik başlattığı askeri operasyonlar ve 2020 yılında Doğu Akdeniz’de tırmanan gerilimlerle birlikte savunma sanayii ihracatını büyük ölçüde sınırlandırmıştı.
Ankara, Almanya’nın son yıllarda Türkiye’nin ilettiği askeri alım taleplerinin bir bölümüne hayır dememekle birlikte olumlu cevap da vermemesini “oyalama taktiği” olarak yorumlanıyor. Hatta eski Savunma Bakanı Hulusi Akar 2021 yılında Türk basınına yaptığı açıklamada, iletilen bir talebe bazen yıllarca yanıt beklemek zorunda kaldıklarını anlatmış, Almanya’nın adı konmamış “gizli bir silah ambargosu” uyguladığını söylemişti.
Güvenlik politikaları uzman Markus Bayer ise “Ben ilkesel bir ambargonun söz konusu olduğunu düşünmüyorum ve kanımca Almanya açısından da söz konusu olan bir silah ambargosu değil” dedi.
Almanya’nın Türkiye’ye silah ihracatında son yıllarda büyük bir gerileme olduğunu ancak yine de silah tedariğinin daha sınırlı da olsa sürdüğüne dikkat çeken Bayer, gerilemeye büyük ölçüde Avrupa Birliği’nin (AB) silah ihracatı ile ilgili ortak kriterlerinin kaynaklık ettiğine, Almanya’nın askeri alımlara onay verirken bu kriterlere uymakla yükümlü olduğuna işaret etti.
Eurofighter vetosuna AB kriterleri kaynaklık edebilir mi?
Bayer, Almanya’nın askeri alımlara onay verirken, AB’nin askeri teknoloji ve teçhizat ihracatının kontrolüne ilişkin ortak tutum belgesinde yer verilen kriterleri dikkate almak durumunda olduğunu anlatırken, bunun Ankara’nın Eurofighter talebinde de söz konusu olacağını hatırlattı.
BICC’in kıdemli uzmanı Bayer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu kriterlere göre, insan hakları ve uluslararası insancıl hukukun kısıtlandığı, iç ihtilafların bulunduğu ya da bölgesinde barış ve güvenlikle ilgili sorunların olduğu ülkelere ihracat yapılmaması gerekiyor. Almanya’nın Suudi Arabistan’a yönelik tutumu prensipte bu kriterlere dayanıyor. Suudi Arabistan da Türkiye gibi Eurofighter istiyor ama Almanya’nın vetosu nedeniyle bu uçaklar şu anda teslim edilmiyor. Bu kriterler dikkate alındığı takdirde, Türkiye’nin durumu Suudi Arabistan ile bir ölçüde kıyaslanabilir durumda. Örneği Almanya tedarik edilen silahların Suriye’de kullanıp kullanılmayacağını, AB’nin bölgesel istikrarsızlığa yol açılmaması kriterinin ihlal edilip edilmeyeceğini değerlendirmek zorunda. Bir de gayet tabii ki değerlendirme yapılırken, daha çok siyasi mahiyet taşıyan, İsveç’in NATO üyeliği de, önem taşıyacaktır.”
Ankara’nın Eurofighter hamlesinin gerisinde ne yatıyor?
ABD’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın alması nedeniyle Türkiye’yi F-35 projesinden çıkarttığına, Türk tarafının bunun üzerine yaptığı F-16 başvurusunun da Washington tarafından Ankara’nın İsveç’in NATO üyeliğinin engellemesi ve Rusya’ya uygulanan yaptırımlar konusundaki tutumu nedeniyle bloke edildiğine işaret eden Bayer, aslında bir NATO müttefiki ile ilişkilerde bu noktaya gelinmiş olunmasının ciddi bir siyasi sorun olduğuna işaret etti.
Bayer, “Bazen stratejik oyunlar oynanabiliyor. F-16’ları alamadığı için Türkiye, Eurofighter’a yönelerek asıl bu yolla ana tedarikçiye yani ABD’ye baskıyı artırmak istiyor olabilir” değerlendirmesini de aktardı.
İngiltere ve İspanya’nın, Eurofighter projesini sürdürebilmek için bu satışı gerçekleştirmek istediklerini, bu aşamada Ankara’nın talebine ne hayır ne evet diyen Almanya üzerindeki baskının artabileceğine işaret eden Alman uzman, “Almanya’nın buna onay vermemesi için somut nedenler var ama bu nedenler onayın verilmeyeceği anlamına da gelmiyor” dedi.
BICC’in kıdemli uzmanı Bayer’e göre Türkiye oyunu “Madem siz vermiyorsunuz o zaman şimdi de Fransa’dan isterim” diyerek, daha da ileriye taşıyabilir.
Fransa’nın bu satışlarda daha esnek hareket ettiğini, daha önce Katar’a sattığı Rafale savaş uçağını şimdi de Suudi Arabistan’a satmasının gündemde olduğunu söyleyen Bayer, “Ama asıl Türkiye bir noktada ‘Hiç biriniz vermeyecekseniz o zaman savaş uçağı üreten Rusya da var’ derse işte o zaman ilişkiler bugüne kadarki en ciddi sınamaya sahne olur. Ve bu artık Türkiye ile ilişkilerin yürütülmediğini gösterir” diye konuştu.
Türkiye’nin Eurofighter talebi
Erdoğan konuyu Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Berlin’deki ortak basın toplantısında da, dolaylı ifadelerle gündeme taşımış, Almanya’nın NATO müttefik olarak Türkiye’ye savunma sanayii ihracatında kısıtlama uygulamaması gerektiğine işaret etmişti.
Bir Alman gazeteci ise bunun üzerine Scholz’a, “Türkiye Cumhurbaşkanı az önce silah ihracatında herhangi bir kısıtlama istemediğini söyledi. Türkiye 40 adet Eurofighter istiyor. Almanya bu şartlar altında bu silah ihracatını kabul edecek mi?” sorusunu yöneltmişti.
Scholz soruyu yanıtsız bırakırken, Erdoğan “Eurofighter konusunda Almanya verir veya vermez… Dünyada savaş uçaklarını üreten sadece Almanya mı? Birçok yerden bunların çalışmasını yaparız, temin ederiz” görüşünü açıklamıştı.