Koza Altın gözünü Düzköy’e dikti: ‘Madene izin vermeyeceğiz’
TRABZON – 14-28 Mayıs seçimlerinden sonra her bölgede artan maden projelerinde yeni hedef Trabzon’un Düzköy ilçesi oldu. Koza Altın İşletmeleri Düzköy’ün Honefter Yaylası’nda yeni maden ocağı açmak için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvuru yaptı ve Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci başlatıldı.
Yusuflu Mahallesi’ne bağlı olan alanda yapılması planlanan maden ocağının proje dosyasında yer alan bilgilere göre bölgeden açık ocak yöntemi ile altın, gümüş, bakır, çinko, demir ve kurşun cevheri çıkarılması hedefleniyor. Madenin çıkartılmasında dinamit de kullanılacak. 5 yıl olarak öngörülen projede 248 hektarlık işletme ruhsatının bulunduğu 17,23 hektar alanda yıllık proje kapsamında yıllık 78 bin ton olmak üzere 393 bin 750 ton cevher çıkarılması planlanıyor. Alandan çıkarılacak olan cevher ise yine Koza Altın’a ait Gümüşhane’deki Mastra Altın Madeni’ne sevk edilecek.
Maden bölgesini mera alanı olarak kullanan Düzköy’e bağlı Çayırbağı bölgesinin Doğankaya Mahallesi’nde yaşayan köylüler yaşam alanlarında bu projeyi istemediklerini dile getirdiler. Daha önce orman alanlarının kesimine ve köy çevresinde taş ocağı yapılmasına karşı mücadele ederek izin vermeyen Çayırbağılılar maden ocağına da izin vermeyeceklerini söylediler.
CİVELEK: O COĞRAFYAYA BAKMALARINI BİLE YASAKLIYORUZ
Konuyla ilgili konuşan Çayırbağı Çevre Platformu Sözcüsü Yakup Civelek, iktidarın son 15 yılda yaşama alanlarına saldırarak ekonomiyi yürütmeye çalıştığını ifade etti. Maden ocaklarının çevrede büyük tahribat yarattığını belirten Civelek, “Fatsa’daki, Kaz Dağları’ndaki madenlerde neler yaşandığını gördük. Buna asla geçit vermeyeceğiz. Biz bunların maden işletmesine değil o coğrafyaya bakmasını bile yasaklıyoruz. Halk olarak karşılarında duracağız” dedi.
Projeyle ilgili ÇED sürecinin başladığını ve kendilerinin de köy halkıyla toplantılar yaptıklarını kaydeden Civelek, yasal haklarını sonuna kadar kullanacaklarını dile getirdi. Civelek, bölgede hayvancılık ve turizmin geliştirilmesi için adımlar atılmazken sürekli halkın yaşam alanlarına ve kaynaklarına göz dikildiğini sözlerine ekledi.
‘ÖNCE KAYAMIZA GÖZ DİKMİŞLERDİ ŞİMDİ DE YAYLAMIZA’
“Birilerinin ceplerinin dolması için bizim yaşam alanlarımızı tahrip etmek istiyorlar” diyen Civelek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Seçimlerden sonra yine yaşam alanlarımıza saldıracaklarını biliyorduk. Daha önce Şahinkaya’ya taş ocağı yapılmasına karşı mücadele edip kayamızı korumuştuk. Köyümüz bu mücadelelere yabancı değil. Bu halk bunu asla kabul etmez. Daha önce kayamıza göz dikmişlerdi şimdi de yaylamıza. Yine durduracağız boyun eğmeyeceğiz.”
‘BÖLGEDE HAYVANCILIK FAALİYETİ BİTER’
Doğankaya Mahallesi’nde yaşayan bölge halkından Tahsin Civelek de maden alanının mera alanları olduğunu dile getirerek yapılmak istenen projenin bölgede hayvancılığı bitireceğini dile getirdi. Maden sahası olarak ilan edilen alanın çevresinin orman olduğunu belirten Civelek, “Maden açılırsa orman da büyük zarar görecek. Ayrıca o alanda yaptığımız sondaj ile yaylanın su ihtiyacını karşılamıştık. Bizim yaylalarımızda zaten su sıkıntısı yaşanıyor. Hem içme suyumuz yok alacak hem de çevresel etkileri büyük olacak. Bütün köylülerimiz bu madene karşı. ÇED toplantısına izin vermeyeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
AVUKAT KARAGÖZ: HAKSIZ BİR SALDIRI NİTELİĞİ TAŞIYOR
Bölgede çevre davalarıyla ilgilenen Avukat Ozan Karagöz, yakın zamanda Erzincan’ın İliç Giresun’un Şebinkarahisar ve Ordu’nun Fatsa ilçelerinde açılan madenlerle doğada telafisi zor bir zarar meydana getirildiğini belirtti. Açık ocak tipi işletmelerin çevreye geri dönülmez zararlar verdiğinin altını çizen Karagöz, “Kısa zamanda yüksek para kazanma istediği ile acımasızca yeraltı ve yerüstü değerlerimize yapılan müdahaleler haksız bir saldırı niteliği taşımaktadır. Açık ocak tipi maden arama başvurularına bir kez izin verildiği zaman, bu alanlarda ne kadar çok çevre kirliliği meydana gelmiş olsa da sadece para cezaları vermek suretiyle olayların geçiştirildiğini gözlemliyoruz” sözlerini kullandı.
Maden sahası olarak planlanan alanın yöre halkının yaylacılık faaliyeti gerçekleştirdiği bir yer olduğunu belirten Karagöz, biyolojik çeşitliliği ve peyzaj değeri yüksek olan bu meraların kısa süreli para kazanma hırsıyla gelecek kuşakların kullanımında soyutlamanın açık bir haksızlık olduğunu dile getirdi.
‘RİSKLER GÖRMEZDEN GELİNİYOR’
ÇED projelerinin çoğunun bir başka dosyadan kopyalanıp yapıştırılarak hazırlandığını ve bu durumun oluşması muhtemel risklerin görmezden gelinmesini doğurduğunu kaydeden Karagöz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Trabzon’daki başta tarım ve hayvancılık kaynakları olmak üzere, turizm faaliyetlerinin de zarar görmesine neden olacak bir süreçten kaçınılması gerekmektedir. Bölgede yapılmak istenen faaliyete izin verildiği takdirde maden işletmesi bugün yaşayan insanlarımızın olduğu gibi bizden sonra yaşayacak olan kuşakların da yaşam hakkına doğrudan haksız bir müdahale niteliği taşıyacaktır.”